SUNAY ATAKAN
Geçmişten Günümüze Masa Tenisi
Geçmişten Günümüze Masa Tenisi
Tanışma : Adım Sunay Atakan
1992-2003 yılları arasında A milli takımda oynadım.
2002 yılından itibaren Çukurova Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda Öğretim Görevlisi olarak görev yapmaktayım. Bu süre zarfında antrenörlüğünü yürüttüğüm Çukurova Üniversitesi Spor Kulübü olarak erkek ve bayan takımı ile tüm yaş gruplarında hem ferdi hem de takım olarak pek çok kez Türkiye şampiyonlukları yaşadım.
Bu ilk köşe yazımda geçmişten günümüze kadar olan süreci üç aşamalı olarak sizlere özetlemeye çalışacağım.
Birinci aşama benden önceki dönemi kapsayan bir süreç.
Vasilis Aleksandiridis’i Mahir Özbayraç’ın ağzından. 70’lı yılların efsanevi masa tenisçisi, yenilmez armada gerçek sporcu Vasilis. O imkansızlık yıllarında kendine özgü stili, kendi kabiliyeti, disiplinli karakteri ile dünya ve Avrupalı sporcuların korkulu rüyası. Hiç bir dönem bu kadar başarılı bir sporcu olmamıştır.
Bu başarılı sporcunun ardından uzun yıllar milli takımda oynayan Oktay Çimen ve Gürhan Yaldız var ve bu ikili Balkanlarda ve Akdeniz oyunlarında Ülkemizi başarı ile temsil etmişlerdir.
Bu iki başarılı masa tenisçi ile 10 yıl Milli Takım’da oynama ve onları tanıma fırsatı buldum.
Maalesef bu dönemdeki yönetim bu iki başarılı sporcunun yanına yenilerini entegre edemedi ve birçok genç ve başarılı sporcunun harcanmasına neden oldu. Bu yüzden geleceğe bir miras bırakmadılar.
2000 yılından itibaren ülkemizde hakkı yenilemeyecek kadar hizmeti olan şifo lakaplı Çinli antrenör Jiang Chao var.
Masa Tenisi Federasyonu o yıllarda Jiang Chao’ya tam yetki vererek genç sporculara önem verdi. Bu dönemde yıldız ve genç kategorilerinde önemli başarılara, imza attık.
Bu başarılarının nedeni tamamen alt yapıya yönelerek tüm yatırımların bu antrenörün istekleri doğrultusunda yapılmasıdır.
Son dönemi ise ülkemizdeki masa tenisi için parlak olduğu kadar bir o kadar da kötü bir dönem olarak değerlendiriyorum.
2007’de yabancı asıllı sporcuların dönemi başladı. Birçok kez ilkleri yaşadık ve başarılar elde ettik. Ama bu başarılara sevinirken bir yandan da üzüldük. Çünkü bayrağımız gönderde dalgalanırken keşke kendi yetiştirdiğimiz sporcular olsaydı diye mırıldandığımızı duyar gibiyim. Yabancı asıllı sporcular ülkemizde amacına ulaşıp kendi ülkelerine döndüklerinde, yerlerine yine bir yabancı asıllı sporcunun transfer olmaması ve geride kalan küçücük camiamızda kulüplerinde yıllardır çalışan ve yerli sporcularımıza sıranın gelmesi için çabalayan fedakar antrenörlerimizin emeklerinden bahsetmeden geçemeyeceğim.
Ne acıdır ki çok yakından takip etmeme rağmen, milli takım kadrolarının kimler tarafından, hangi kriterlere dayanarak seçildiklerini anlamış değilim. Özellikle A milli Takım’da yapılan değişikliklerle ne hedeflenmektedir?
Bir sonra ki yazımda yeniden görüşmek üzere.
Her şey masa tenisi için…