01-04-2015 SAMET POLAT

Öncelikle herkese selamlar, uzun bir aradan sonra yeni yazım ile karşınızdayım sevgili okurlar J Bu yazımda biraz teknik konular dışına çıkacağım.

            Her insanın belirli yaşlarda yaşadığı ciddi sıkıntılar oluyor. Aklınızda bin bir sorunun döndüğü, kendinizi kilitlenmiş hissettiğiniz, önünüzü görme noktasında hiçbir şey yapamadığınız, bir türlü içinden çıkamadığınız durumlar.

            Bunlardan biri de, insanın neredeyse gelecekteki 50 yılını belirleyeceği meslek ve üniversite seçimi. Üniversite sınavının stresi zaten insanı belirli bir baskının altında bırakıyor, ailenin beklentileri, başarı isteği, çalışma temposu derken gerçekten zorlu bir süreçten sonra, gençlerimiz gerçekten büyük bir sıkıntıyla baş etmeye çalışıyor.

            Bu noktada profesyonel sporculuğa adım atacak sporcuların işi daha da zorlaşıyor. Masa tenisi noktasında bakarsak, Avrupa ve Dünya’da belirli ülkeleri görüyor, yeni arkadaşlar ediniyor ve öz güveni atıyor olsa da sporcularımız için, Süper Lig’de oynamanın bile gelir olarak çok tatmin edici olmadığı ortadadır. İlkokul, ortaokul, lise yıllarında okuldan arta kalan vakti sürekli spor salonunda geçmiş, antrenmanlarla boğuşmuş, dinlenmek ve eğlenmek için çok az vakti kalmış sporcularımız, üniversite seçimini yaparken kendilerini rahat hissedemiyor. Masa Tenisi ile yoluna devam etmek isteyen sporcularımızın aklında özellikle “Bir daha ne zaman milli formayı giyebilirim?” sorusu çok bariz bir şekilde yer ediyor.

            Masa Tenisi sporunda, özellikle 18 yaştan sonra, Büyükler kategorisinde her yaştan, hemen hemen her ülkeden sporcuyla başa baş mücadele etme durumunda kalan sporcularımız, antrenman temposunu arttırmak ve kendini bu iş daha fazla vermek durumunda. Bunun için de açık turnuvalarda ve diğer müsabakalarda boy gösterip gelişme kaydetmeye çalışmak zorunda. En azından 21 Yaş altı turnuvalara gidebilmeleri gerekmekte.

            Ancak Türkiye’de bu sistem pek işlemiyor. Üniversite hayatına başlayan sporcular bir daha forma yüzü göremiyor.. Aslı Şahin , Aylin Öztürk, Onur Oktav , Yücel Hürtürk, Mehmet Deniz, Hüseyin Durmaz ve Özgün Öztürk gibi nitelikli isimler aklıma ilk gelenler.. Özellikle çalışma azmini herkesin bildiği, Süper Lig’de de en başarılı isimlerden olan, hatta ligimizin en iyi ismi Bora Vang’ı da geçmişte yenme başarısı göstermiş Onur Oktav ve 1 sene önce Gençler kategorisindeyken Avrupa’da hatırı sayılır başarılar yakalayan, hırslı, güçlü ve kaliteli oyuncularımızdan Özgün’ün Milli Takıma uzak kalması üzücü bir durum. Çünkü türlü güçlükler arasından çıkıp belirli bir yere gelmiş bu isimlerin, hele ki Çinli oyuncuların, Süper Lig’de yenilseler bile, her maçta oynadıklarını da görünce, ya da kendilerini çok formda hissettikleri dönemlerde milli formayla buluşamadıklarında masa tenisinden soğumasına, eski hevesle, o arzuyla yarışmamalarına sebep oluyor. Dolayısıyla antrenman temposunu düşürüp, bir süre sonra ortalama birer Süper Lig oyuncuları oluyorlar.

            Rekabetin, oyuncuların gelişiminde büyük rol oynadığı masa tenisinde de, Milli Takım için oluşturulan oyuncu havuzu dar olunca, sporcu gelişiminin bu ayağında büyük bir kayıptayız. Peki, bu sorun nasıl aşılabilir? Bu konuda bir yorum yapmak gerekirse, ben bu sorun için Federasyonumuzun Teknik Kurul’undaki tecrübeli hocalarımızın, bu sporcuların antrenörleri ve sporcularla görüşüp, gelecek için belirli bir yol izlenmesinde koordineli bir çalışma sağlaması gerek diyorum.

            Unutmayalım ki nitelikli birey yetiştirmek çok çok zor, kaybetmek ise çok kolaydır. Özellikle üniversite yolundaki milli sporcularımız –ki İbrahim, Batuhan, Ziver, Damla gibi gençlerin başarı grafiği ortada -, profesyonelliğe adım atacakken, ayakları lütfen geri geri gitmesin. Nitelikli sporcularımıza her zaman ihtiyacımız var.


Bu yazı 601 defa okunmuştur.



SAMET POLAT Diğer Yazıları
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Anketimize Katılın

Web sitemize nasıl ulaştınız?

Reklam
Tavsiye
Arama Motorları
Diğer

__